Adada Antik Kent

 Hellenistik Dönemden Erken Hristiyanlığa Tarihsel Bir Bakış,

Isparta İli, Sütçüler İlçesi, Sağrak Köyü ile Yeniköy (zengialan)  köyü  arasında  yer alan ve bölge halkı tarafından Karabavlu olarak adlandırılan alanda yer alır. Adada Antik Kenti’ne ait en erken kanıtlar Termessos kentinde ele geçen bir yazıttan ve antik dönem yazarlarının aktarımlarından öğrenilmektedir. Adadalı paralı askerlerin Hellenistik kralların ordularında hizmet vermiş oldukları bilinmektedir. Kypros (Kıbrıs) ve Phonike’de (Fenike) bulunan Adadalı askerlere ait mezar taşları, kentin Hellenistik Dönem’de var olduğunun önemli kanıtları arasında gösterilmektedir.

 

Adada Antik Kenti, Pisidia ile Pamphlia arasında önemli bir geçiş noktasında bulunmaktadır. Kentin isminden ilk olarak Termessos’ta ele geçen, MÖ 2. yüzyıla tarihlendirilen bir antlaşma yazıtında bahsedilmektedir. Antik yazarlar metinlerinde, kentin adından ilk olarak MÖ 1. yüzyılda bahseder. Strabon, Geographika adlı eserinde Adada kentinin isminin Artemidoros tarafından diğer Pisidia kentleri içinde anıldığından söz etmektedir. Adada kentindeki yapıların korunmuşluk durumu açısından Pisidia Bölgesi arkeolojisinin anlaşılmasına sağlayacağı katkılar açısından kenti önemli bir konumda olduğu görülmektedir. Adada kentinde çok sayıda dinsel ve kamusal yapılar bulunmaktadır. Bunlar arasında tiyatro, Roma İmparatorluk ve Bizans Dönemlerine ait konutlar ile mezar anıtlarını da barındıran nekropolis alanı büyük oranda görülebilmektedir

Kentin Hellenistik Dönem’den itibaren bir kent statüsünde olduğunu gösteren önemli kanıtlardan biri MÖ 1. yüzyıla tarihlenen sikkelerdir. Zeus ve Nike, Bukranion ve Triskeles, Herakles ve Ares betimlemeleri olmak üzere üç tip Hellenistik Dönem sikkesi bulunmaktadır. Agora (1), dorik kuzey stoa, sur duvarları (11) ve gözetleme kulelerinin de Hellenistik Dönem’de inşa edildiği düşünülmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde, podyumlu ve prostylos planlı olan Tanrı İmparatorlar ve Zeus Megistos Serapis Tapınağı (15
), prostylos planlı İmparator tapınağı (14) ve çevresinde portikolu stoaları (12) ile çevrili geniş meydanı veya kutsal alanı bulunan Traianus Tapınağı (13) inşa edilmiştir. Ayrıca Konutlar (5), Aphrodite Tapınağı, Heroonlar (2), Vergi Binaları (4), Nymphaion, Agora’nın zemin döşemeleri ve Tiyatro (17) Roma İmparatorluk Dönemi inşa edilmiş diğer yapılardır. Bu örnekler ışığında Roma İmparatorluk Dönemi’nde ciddi imar faaliyetlerinin yapıldığı görülmektedir. 

Agoranın batısında, sistematik şekilde inşa edilmiş bir yapı grubu görülmektedir. Kentte bulunan yazıtlı heykel kaideleri incelendiğinde bu yapı grubunun, kentte yapılan inşa faaliyetlerine bağışta bulunan insanları onurlandırmak için yapılan Heroonlar olduğu anlaşılmaktadır. Agoranın kuzey ve güney girişlerine, kentin ticaretini ve vergi sistemini kontrol eden vergi binaları konumlandırılmıştır. 

Ada Antik Kenti, MS 395’te İmparatorluğun ikiye bölünmesi sonrası Doğu Roma İmparatorluğu hakimiyetine girmiştir. İmparator Constantine’nin Hiristiyanlık politikası ve Aziz Pavlus’un bölgeyi ziyaretleri ardından bölgede Erken Hristiyanlık Dönemi kiliseleri inşa edilmeye başlanmıştır. Kent merkezinde tespit edilmiş dört kilise bulunmaktadır. Bunlardan ilki tiyatronun Geç Antik Dönemde işlevini kaybetmesinin ardından tiyatronun yapı taşları da kullanılarak inşa edilmiştir. Diğer bir kilise (9) ise kent içerisinde Kaleli Tepe olarak adlandırılan bölgede bulunur. Bu kilise plan açısından tek nefli bazillikal tiptedir. Kentte iyi korunmuş kiliselerden bir diğeri Güney Vadi Bazillikal Planlı Kilisedir (6). Yapının genelinde devşirme malzemeler kullanılmıştır. Özellikle yapının güney duvarında bir önceki evrede kilisenin yerinde bulunması muhtemel olan bir kamusal ya da dinsel yapıya ait kalkan kabartması ve üst yapı parçaları devşirme yapı taşları arasında gösterilebilir. Kent içerisindeki dördüncü kilise ise agoranın doğusunda yer alan Agora Klisesidir (3). Kuzey, batı ve doğu dış beden duvarları korunan kilise, üç nefli bazillikal planlıdır. Piskoposluk kayıtları incelendiğinde Antiokheia, Sagalassos, Kremna, Selge ve Adada kentlerinin piskoposluk merkezi haline geldiği görülmektedir. Adada Antik Kenti, piskoposluk kayıtları incelendiğinde MS 4. yüzyıldan MS 12. yüzyıla kadar Antiokheia’ya bağlı bir piskoposluk merkezi olarak görülmektedir. 

          Adada’daki tapınaklar Pisidia Bölgesi’nin Roma İmparatorluk Dönemine ait tapınak mimarisinin bölge için önemli yapılardır. Traianus Tapınağı Pisidia Bölgesi’ndeki diğer tapınak örnekleri içerisinde en iyi tanınmış olanlarındandır. Tapınak, İmparator Traianus’una adanmıştır ve  MS 110-114 yılları öncesinde inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir.

Adada’daki diğer önemli tapınak ise İmparatorlar Tapınağı olarak bilinmektedir. Bu tapınağın naos kapısının lentosu üzerindeki yazıtta, “Tanrı-İmparatorların iki kez rahipliğini yapmış olan, kurucu, kentin oğlu, Probusluk yapmış Nikomakhos’un oğlu Theodoros, bu tapınağı Tanrı-İmparatorlara ve kente, ksoanonlar ve heykelleriyle birlikte kendi parasıyla yaptırdı ve adadı” yazmaktadır. Tapınağının Traianus Tapınağı ile aynı yıllarda MS 114’den sonra inşa ettirildiği düşünülmektedir.

İmparatorlar ve Zeus Megistos-Serapis” tapınağı kentte ayakta duran bir diğer tapınaktır. Tapınağın architrave bloğu üzerindeki yazıtta “Tanrı Augustuslara ve Zeus Megistos Serapis’e ve vatana Tlamoas oğlu Antiokhos, iki kez İmparator Başrahibi, kurucu, kentin oğlu ve eşi Anna, Hoplon’un kızı, imparator başrahibesi ve oğulları Tlamoas ile Antiokhos, vatansever, kurucular ve kentin oğulları, tapınağı ve heykeleri, etrafındaki stoalar ve ergasterionlarla ve onlara ait tüm süsleri ve yer döşemeleri ile birlikte adayarak diktiler” yazıtı ayrıca dikkat çekmektedir. Tanrı-İmparatorlar ve Zeus Megistos Serapis’e tapınağının MS 160’lı yıllarda inşa ettirilmiş olduğu yazıtları sayesinde anlaşılmaktadır.

Kentte daha önceki yıllarda kentte çalışma yürütmüş olan araştırmacılar tarafından Yönetici Sarayı olarak adlandırılan yapının doğusunda olması gerektiği önerilen bir diğer tapınak İmparatorlar ve Aphrodite tapınağıdır. Söz konusu alanda bulunan yazıtlı blokların, buradaki yuvarlak planlı bir tapınağın üst yapı elemanlarından olduğu önerilmektedir. Tapınağın üst yapı elemanlarında bulunan yazıtlarda ise İmparatorlar ve Zeus Megistos-Serapis tapınağında da adı geçen aile bireylerinin isimlerine yer verilmiş olması sebebi ile MS 150-16 yıllarından inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir.

Adada akropolisinin batısında kalan agora, Hellenistik ve Erken Roma İmparatorluk Dönemleri boyunca kentin ticari, idari ve dini merkezi olarak işlev görmüştür. Kentin ilk inşa sürecinde MÖ 2. yüzyılda planlanmış agoranın kuzeyinde çok katlı, iki nefli bir stoa, güneyde ise tek nefli bir stoa bulunmaktadır.

Kentin önemli yapılarından bir diğeri açık hava toplantı yeridir ve akropolisin batısındadır. Toplam yirmi basamaklı bir merdiven görünümüne sahip olan toplantı yeri, kent halkının katıldığı demos’un belli zaman aralıklarında toplanarak kentin problemlerini çözmek amacıyla çalışmalar yürüttüğü alandır.

Kentin ana caddesi agoranın batısında kalır. Bu caddenin her iki yanında ise amacı yönetim ve ticaret merkezleri olan stoalara ait izler görülür. Agoranın güneydoğu kısmında anıtsal bir çeşme bulunur. Tiyatro ise Adada’nın üzerinde yer aldığı düzlüğün kuzeybatısında tepe yamacına inşa edilmiştir. Tiyatronun caveası halen görülebilmektedir ve mevcut kapasitesinin 500 kişi olduğu düşünülmektedir. Kentte çok sayıda nekropolis alanı bulunur. Bunlardan kuzeybatıdaki nekropolis içerisinde küçük bir tapınak görünümüne sahip podyumlu bir mezar anıtı vardır. Adada Antik Kenti’nin farklı alanlarında kilise yapılarına da rastlanmaktadır. Bunlardan en büyük olanı kentin konumlandırıldığı vadinin batı kısmındadır. Üç nefli olan bu yapının batısında bir narteks ve atrium bulunur.

AGORA

Kentin merkezi konumunda olan agora (1) ve dorik kuzey stoa (3), 51,60 x 47,80 metrelik bir alanı kapsamaktadır. Agoraya giriş batı yönünde bulunan, kuzey – güney doğrultulu düzgün kesme taş döşeli bir yol ile yapılmaktadır. Agoranın kuzeyinde yer alan dorik kuzey stoa, çok katlı ve iki neflidir. 

Dorik kuzey stoanın inşasında, harçsız isodomik yapı taşları kullanılmıştır. Dorik kuzey stoanın güney ve kuzey cepheleri portikoludur. Bu portiko insanların güneşten korunması amacına hizmet eder. Portikoların arkasında ise dükkan işlevine sahip mekanlara sahip olduğu düşünülmektedir. 

Agoranın güneyinde ise Güney Stoa (2) olarak adlandırılan tek nefli bir stoa bulunmaktadır. Dorik kuzey stoa, dor düzeninde bir portikoya sahip iken güney stoanın ön cephesinde portiko tespit edilememiştir. Agoranın doğu yamacı toplantıların yapıldığı açık hava toplantı yeridir. Bu açık hava toplantı alanı, yamaca yerleştirilmiş toplamda 25 basamaktan oluşmaktadır. Açık hava toplantı alanının merkezinde yer alan açıklık, düzgün kesilmiş taş döşemelere sahiptir. Açık hava toplantı alanının kuzeyinde basamaklara bitişik, arşiv binası (10) olarak kullanım gördüğü düşünülen bir yapı bulunmaktadır. 

Agoranın batısında, sistematik şekilde inşa edilmiş bir yapı grubu görülmektedir. Kentte yazılı heykel kaideleri incelendiğinde bu yapı grubunun, kentte yapılan inşa faaliyetlerine bağışta bulunan insanları onurlandırmak için yapılan Heroonlar olduğu anlaşılmaktadır. 

İMPARATORLAR TAPINAĞI 

İon tarzında olan tapınak prostylos planlı olup, ikisi yanlarda dördü önlerde olmak üzere toplam 6 sütuna sahiptir. Yan duvarlar saçaklık seviyesine kadar sağlamdır. Arka alınlığın yarısı sağlam durumdadır. Tapınağın önündeki sunak ve merdivenler toprak altındadır. Ön kısımda ise tapınağa ait olduğu düşünülen Propylon’a (anıtsal giriş) ait izler yeralır. Sterret tarafından 18882de kopya edilen yazıtta; 

“Tanrı-İmparatorların iki kez rahipliğini yapmış olan kurucu kentin oğlu, Probusluk yapmış Nikomakhos’un oğlu Theodoros, bu tapınağı Tanrı-İmparatorlara ve kente, ksoanon ve heykelleriyle birlikte kendi parasıyla yaptırdı ve adadı” yazar. 

Bu tapınağın en önemli özelliği, tam bitirilmemiş olan tapınağın doğu duvarında antik dönem taş ustalarının nasıl çalıştıklarını ve ince işçiliği hangi aşamalardan geçirerek yaptıklarını gösteren izlerin mevcut olmasıdır. 

İMPARATORLAR VE ZEUS MEGİSTOS – SERAPİS TAPINAĞI 

Korint tarzında olan tapınak 4 sütunlu prostylos planlıdır. Podiumlu olan tapınak saçaklık seviyesine kadar ayaktadır. Ön cephedeki çıkışı sağlayan merdivenler tahrip olmuştur. Kornişler konsollu olup, yıkılan bloklar orijinal yerlerinde durmaktadır. Tapınağın önünde anıtsal sunak vardır. Sterret tarafından 1888’de kopya edilen yazıtta “ Tanrı-İmparatorlar Zeus Megistos Serapis ve baba kenti için onun karısı, Hoplan kızı, başrahibe Anna ve onların oğulları Tlaomos ve Antiokhos, tapınağı ve heykelleri, çevresindeki stoalar, atölyeler ve bütün süslemeleriyle beraber adayarak dikti” yazar. Tapınak Severuslar Çağında M.S. 180-210 yıllarında yapılmış olmalıdır. 

İMPARATOR TRAİANUS TAPINAĞI 

İon tarzında olan tapınak prostylos planlı olup, ön cephesinde 6 sütun içerir. Yan duvarlarından birisi korniş seviyesine kadar sağlam kalabilmiştir. Diğer kısımlar yıkıktır. Kaynaklara göre, İmparator Traianus M.S. 114 yılında bazı Pisidia kentlerini ziyaret etmiştir. Muhtemelen tapınak bu ziyaret öncesinde yapılmış olmalıdır. 

St. Paul (Aziz Paulus)

Türkiye, Hıristiyanlığın en önemli ve kutsal sayılan yerleşimlerinden, kilise ve anıtlarından birçoğuna ev sahipliği yaptığı gibi, Hıristiyanlık tarihi açısından büyük önemi olan olaylara da sahne olmuştur. Bu olayların ilk sırada yer alanlarından birisi de kuşkusuz Aziz Paul’un yaptığı seyahatlerdir. Hem baskı merkezleri olan Kudüs ve Roma’dan uzak hem de dinlerin birbirlerine hoşgörüyle yaklaştıkları bir yer olan Türkiye, Aziz Paulus’un yaptığı bu seyahatler sayesinde Kudüs’te yapılan baskılarla yok olma tehlikesi geçiren Hıristiyanlığın ilk kilise toplulukları halinde ortaya çıktığı ve tüm dünyaya yayıldığı bir köprü haline gelmiştir.

DİNLERİN BULUŞMA NOKTASI TÜRKİYE’DE BİR AZİZ: AZİZ PAUL

    Aziz Pierre ile birlikte erken Hıristiyan misyonerlerinin en ünlüsü ve hatta en etkilisi olarak kabul edilen Aziz Paul’un doğum yeri olan ve aynı zamanda yaptığı tüm yolculuklarda uğradığı, ilk Hıristiyanlık topluluklarını oluşturduğu yerleşimlerin büyük bölümü Türkiye sınırları içerisindedir. Hıristiyanlığın Kudüs’ten Anadolu’ya buradan da Avrupa’nın içlerine yayılmasında en büyük pay kuşkusuz Aziz Paul’undur. Günümüzün en modern ulaşım araçlarıyla bile aylar sürecek olan yolları, karşılaştığı birçok zorluğa rağmen takip etmekten vazgeçmemiş, Hz. İsa’nın öğretilerini gece gündüz demeden korkusuzca yaymış, Roma’nın aşırı tepkisine ve sonunda ölüme gidecek kaderini bilmesine rağmen yolunu terk etmemiştir. Suriye, Kıbrıs ve Yunanistan’da da yolculuklar yapmışsa de kuşkusuz en çok vakit geçirdiği ve öğretilerini yaydığı, en güney ucundan en batısına kadar neredeyse tamamını dolaştığı yer Türkiye’dir. 2008’de iki bininci yaş gününü kutlayacak bu azizin anısını yaşatan kentler, yollar ve kiliseler Türkiye’nin birçok bölgesine yayılmış durumdadır. Türkiye’ye yapacağınız bir yolculukla bu azizin doğum yerini, dünyanın ilk kilisesinin de arasında olduğu vaaz verdiği çok sayıda kiliseyi, yolculuklarında uğradığı kentleri görebilir, ayak bastığı antik yolları siz de adımlayabilirsiniz.

    Aziz Paul, önceleri Hıristiyan yanlısı olmayan hatta İncil’de ilk başlarda Hıristiyanlara korku salan, onları tehdit eden ve cezalandıran biri olarak tasvir edilir. Ancak Hz. İsa’nın kendisine görünmesinin ardından bir mucize gerçekleşerek gözleri kör olur. Hz. İsa’nın adını diğer uluslara duyurmak için seçildiği kendisine bildirildikten sonra gözleri açılmış, vaftiz olarak Hıristiyan olmuştur. Bu mucizeden sonra Hıristiyanlığın en büyük savunucularından olan ve zorluklarla dolu uzun yolculuklarla Hz. İsa’nın öğretilerini yaymayı başaran Aziz Paul başta Anadolu olmak üzere tüm Akdeniz çevresinde ilk Hıristiyan topluluklarını oluşturmayı başarmıştır. Hz. İsa’nın 12 havarisinden olmamasına rağmen Küçük Asya (Anadolu) havarisi olarak adlandırılmasının nedeni de Hıristiyanlık yolunda verdiği bu hizmetlerdir.

    Aziz Paul’un hayatı ve Anadolu’da yaptığı yolculuklara ilişkin bilgilere Yeni Ahit’in Elçilerin İşleri bölümünde yer verilmiştir. Kendisine Hz. İsa’nın göründüğü 9. bölümden sonrası Aziz Paul’un Hz. İsa adını yaymak için giriştiği yolculuklar ve çektiği sıkıntılarla ilişkilidir ve bu yolculukların büyük bölümünde Türkiye’deki kentlerin adı geçmektedir.

https://egirdirturizmdanismaburosu.ktb.gov.tr/TR-178471/stpaul-kral-yolu.html 10 03 2025 

AZİZ PAULUS’UN 1. YOLU (M.S.46-48):

Aziz Paulus’un hayatında, Kudüs’ten ayrılana kadar yolculuklar görülmez. Paulus’un ve Barnabas’ın görevlendirilmesi İncil’de “Elçiler’in İşleri” kısmında 13. bölümde anlatılmaktadır. İncil’de 13.-21. bölümler Aziz Paulus’un Anadolu’da yaptığı yolculukları, ardından, Roma’da geçirdiği ve yargılandığı günleri anlatmaktadır. Elçileri’in İşleri’ne genel olarak bakıldığında Paulus’un ve çevresinde insanların sürekli haraket halinde, bir kentten diğerine, hatta bir ülkeden başka bir ülkeye gidiş gelişlerine tanık oluruz. Yolculuklarının ön hazırlıkları konusunda bilgi verilmemesinden, bu aşamanın kısıtlı bir süre içerisinde gerçekleştiği, amacın yalnızca Hristiyanlık inancını benimseyen insanların çoğalmasını sağlamak ya da inanmış olan insanların inançlarının başka öğretilerle sarsılmasını önlemek ya da denetim altında tutmak olduğu anlaşılmaktadır.

Elçilerin İşleri, o dönemki kara ve deniz yolculukları hakkında, ayrıntılı olmasa da, bilgi edinilmesini sağlamaktadır. Metinde Antik Çağ’da denizden yapılan yolculukların, karadan yapılan yolculuklara oranla tercih edildiğine ilişkin bilgiler yeralmaktadır. Kara yolculukları yavaş, rahatsız, pahalı, zahmetli ve tehlikeli olması bunda rol oynar. Deniz yolculukları hava, rüzgâr, iklim koşullarına göre farklı tehlikeler barındırmasına karşın, daha rahat ve karlıdır. Paulus’un deniz yolculuğunun yoğunluğuna bakılacak olursa, kendisinin zorunlu durumlar dışında, kara yolculuğunu tercih etmediği, Perge’den Anadolu’nun iç bölgelerine giderken, doğal olarak karayolunu kullandığı anlaşılmaktadır.

Aziz Paulus, M.S. 46-48 yılları arasında Antiokheia’dan(Antakya) yolculuğuna başlamış ve bir liman kenti olan Seleukeia Pieria’ya (Samandağ) gelerek, buradan bir gemiyle, Kıbrıs (Salamis ve Paphus) üzerinden Attalia (Antalya) Limanı’na, ulaşmıştır. Kara yolu ile Perge’ye (Aksu) ve Kestros (Aksu) Vadisi’nden, Psidia Antiokheia’ya (Yalvaç) ulaşmıştır. Yolculuğuna devam ederek, İconium (Konya), Lystra (Hatunsaray Kasabası) ve Derbe (Aşıran Köyü) kentlerini ziyaret eder. Aynı güzergâhtan geri dönerek Psidia Antiokheia (Yalvaç) ve Kestros (Aksu) Vadisi üzerinden, Perge’ye (Aksu) oradan Attalia’ya (Antalya) ulaşır. Daha sonra deniz yolu ile Kıbrıs’a uğramadan Seleukeia Pieria (Samandağ) ve Antiokheia’ya (Antakya) ulaşarak yolculuğunu tamamlar.

AZİZ PAULUS’UN 2.YOLU(M.S. 49–52):

San Paulus’un İkinci yolculuğun başlangıç noktası Jerusalem’dir. (Kudüs) Jerusalem’de (Kudüs) yapılan bir toplantıda alınan karar gereği, karayolu ile Antiokheia’ya (Antakya) gider. Bu yolculuğu birlikte kararlaştırmışsa da Aziz Barnabas’la aralarındaki bir anlaşmazlık yüzünden onunla değil de Aziz Silas ile birlikte yolculuğa çıkarlar. Antiokheia’dan (Antakya), Tarsus, Derbe (Aşıran Köyü), Lystra (Hatunsaray Kasabası), İconium (Konya), Psidia Antiokheia’dan (Yalvaç), Troas’a (Çanakkale) geçiş yaparak, oradan da deniz yolu ile Macedonia Neapolis’ine ulaşır. Karayoluyla (2 numaralı haritada gösterilen güzergâhtaki) Macedonia kentleri olan Philippi, Amphipolis, Apollonia, Thesallonica ve Borea’yı ziyaret eder. Buradan deniz yoluyla Kıta Yunanistan’daki Athens, Korinth’e ve Cencrea kentlerine gider. Deniz yoluyla yolculuğuna devam ederek tekrar Anadolu’ya geçer ve Efes’e (Selçuk) ulaşır. Yine deniz yoluyla Rhodes(Rodos) Adası üzerinden Caesarea’ya (Suriye) ulaşır. Jerusalem (Kudüs) yolculuktaki son duraktır. Bir süre sonra yine karayolu ile Galatya ve Frigya Bölgeleri’ni bir kez daha dolaşarak daha önceki yolculuklarında Hristiyan olan kişilerin ne durumda olduğunu olduklarını görerek, ruhen pekişmelerini sağlamak ve durumlarını görmek üzere 3. yolculuğa çıkmak için Antakya(Antiokheia) geçer.

St. Paul Yolu

    500 km. toplam uzunluğu ile Likya Yolu’ndan sonra, Türkiye’nin işaretlenmiş en uzun mesafeli ikinci uluslararası doğa yürüyüşü özelliğine sahip olan St. Paul (Aziz Pavlos) Yolu, Antalya ve Isparta sınırları içerisinde gerçekleştirilmektedir. 

    Antalya Aksu Perge’den veya Aspendos’tan iki farklı çıkışı olan St. Paul Yolu, Antalya sınırları içinde 100 km. yüründükten sonra, Isparta sınırlarında Sütçüler Sağrak köyü ile Yeniköy Köyü arasında bulunan Adada Antik Kentinde birleşerek, Yalvaç İlçesinde sona ermektedir. Yürüyüş boyunca, yürüyüş rotası üzerinde bulunan doğanın muhteşem güzellikleri ile bütünleşmekle birlikte, engin dağların büyüleyici güzelliklerini fotoğraflamanız ve çam ve yağardıç kokusuyla buğulanmış havayı ciğerlerinize teneffüs etmeniz size, unutulmaz bir serüven yaşatacaktır. Küçük ve şirin köylerden geçerken yöre halkın sizinle paylaşacağı birçok şeyi bulacaksınız. Yol boyunca kimi zaman pansiyon haline getirilmiş evlerde kimi zaman otel veya apart konaklama tesislerinde kalarak, (adada butik otel – Yeniköy)  günün yorgunluğunu, taze balık ve et yemeklerinin nefis kokusuyla, bazen yudumladığınız sıcacık çayın lezzetiyle giderirsiniz. Özellikle Sütçüler ve Eğirdir bölgesinde yapacağınız doğa yürüyüşlerinde daha önce hiç görmediğiniz çiçekler, ağaçlar, kuş ve böcekler size kokularıyla ve sesleriyle yön gösterirler.

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Write a review

×

Hello!

Click one of our contacts below to chat on WhatsApp

× Rezervasyon için bize ulaşın